ÇOCUKLARIMIZLA ÖLÜM HAKKINDA KONUŞMAK
Güncelleme tarihi: 3 Mar 2020
Yaşamsal döngünün ayrılmaz bir parçası olan ölüm, belki de hepimiz için üzerine konuşulması en zor konulardan biridir. Özellikle her türlü kötülükten ve olumsuzluktan gözümüz gibi sakındığımız çocuklarımıza ölümü anlatmak, maalesef çok daha zordur. Henüz soyut kavramları anlayabilecek olgunlukta olmamalarına rağmen, okul öncesi dönem olarak ifade edilen 3-6 yaş arasında, çocuklar ölümü tanımaya ve merak etmeye başlar. Çevrelerinden birinin ölüm haberini almak, bir başkasının yaşadığı kaybı duymak, televizyonda verilen bir ölüm haberine şahit olmak, ölmüş bir hayvan görmek vb. bu durumun başlıca tetikleyicisi olabilir. Ölüm hakkında merakını dile getirmeyen, bu konu hakkında hiç soru sormayan çocuklar da vardır. Ailesinde ölüm konusunda konuşmanın doğru olmadığı izlenime kapılmış olan bir çocuk, genelde bu eğilimi göstermektedir.
Öğrenme modelleri arasında, en çok model alarak öğrenmeyi kullandığını bildiğimiz çocuklarımız, muhteşem birer gözlemcidir. Dolayısıyla, ölüm hakkında konuşmaktan kaçınmak; çocuklarımızın hemen dikkatini çekecektir. Yüz ifademiz, ses tonumuz ve duruşumuzdan bu konunun bizi üzdüğü ya da rahatsız ettiği izlenimine kapılan çocuklarımız, ölüm hakkında konuşmanın kötü bir şey olduğu çıkarımında bulunacak ve bizi üzmemek ya da yanlış olduğunu bildiği bir davranışı bir daha sergilememek adına bu konuyu açmayacaktır. Bu durum, belki de onların ölüm hakkında daha çok kaygılanmasına ve asıl hislerini paylaşmaktan kaçınmasına neden olabilir. Dolayısıyla, anne/baba ya da öğretmen/eğitmen olarak, çocuklarımıza “ölüm hakkında konuşmakta bir sakınca yok” mesajını veriyor olmamız çok önemlidir. Böylece çocuklarımızın olası yanlış anlamalarını, korku ve kaygılarını da keşfetme fırsatı bulur, gerekli önlemleri de almış oluruz.
Yaş ve gelişim düzeyleri doğrultusunda çocukların ölümü nasıl kavradıklarına bakacak olursak, 2-6 yaş arasındaki çocuklarölümün geçici ya da telafi edilebilir bir durum olduğunu düşünebilirler. Dolayısıyla, dua, ritüeller ya da güçlü dileklerde bulunup ölen kişinin canlanmasını bekleyebilirler. 6-9 yaş arasındaki dönemde, ölümün kalıcı bir durum olduğunu anlamaya başlayan çocuklar, sevdikleri birinin ölüm haberi karşısında öfke, kendini suçlama vb. duyguları hissedebilirler. 9-12 yaş arasında, süper kahramanlar, doğaüstü olaylar ve güçler, çeşitli korku hikayeleri vb. çocukların ilgisini fazlasıyla çekmektedir. Ölümün genelde yaşlı insanların deneyimlediği bir son olduğunu düşünme eğilimi gösterseler de, anne/baba gibi daha genç yaşlardaki diğer sevdiklerini de kaybedeceklerine dair korkular yaşayabilirler. Bu korkularla ilgili hayali senaryolar üretip, bu durum hakkında kabuslar da görebilirler. 13-18 yaş arası dönemde ise, ölümün yaşamsal döngünün kaçınılmaz bir sonucu olduğunu, tıpkı yetişkinler gibi anlamaya başlarlar. Özellikle ergenlik dönemi, onların sıkça kendilerini ve hayatı sorguladıkları dönem olması sebebiyle, kendi ölümleri ve sevdiklerinin bu durum karşısında nasıl tepki vereceği vb hakkında sık sık düşüncelere dalabilirler.
Nelere dikkat etmeliyiz?
Çocuklarımıza yeni kavramlar öğretip, herhangi bir konu hakkında meraklarını giderirken öncelikli olarak dikkat etmemiz gereken bazı noktalar var. Bunların en başında, çocuklarımızın bu yeni kavram ya da konu hakkında konuşmaya hazır olup olmadıklarından emin olmaktır. Daha sonra ise, yalnızca onların merak ettiği kadarını anlatıp fazla detaya girmekten kaçınmalıyız. Ve belki de en önemli nokta ise, yaş dönemlerine uygun basitlikte kelimeler seçerek anlatmalıyız. Çocuklarımıza ölüm kavramını anlatmak söz konusu olunca da aynı yolu izlememiz gerekmektedir. Bu konu hakkında konuşurken, onların sordukları soruları ve yaptıkları yorumları sakin ve sabırlı bir şekilde dinlemeli, göz kontağından kaçınmamalı ve onların sizinle her türlü konu hakkında rahatça konuşabilecekleri izlenimini vermeliyiz.
Ölüm kavramının çocuklarımızda yarattığı duygu ve düşünceleri de anlayacak kadar dikkatli olmamızda fayda var. Bu kavramın onlarda yalnızca merak uyandırıyor olabileceği gibi, korku ya da endişe de barındırıyor olabilir. Tüm bu duygu ve düşünceleri anladığımızı, kabul ettiğinizi hissettirmeliyiz. Yine aynı şekilde, aldığımız bir ölüm haberi karşısında da asıl duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeli, çocuklarımıza karşı dürüst olmaya özen göstermeliyiz.
Ölüm kelimesini açıkça kullanmaktan çekinmeyelim! Ölmüş bir kişi için, “uyuyor, gitti, melek oldu” gibi ifadeler kullanmayıp, öldü demeliyiz. Dünyadaki her bir canlının belli bir yaşam süresi olduğunu, bunun ne kadar olduğunu bilmediğimizi, bu süre bitince de öldüğünü söyleyebiliriz. Eğer ölen kişilere ne olduğunu ya da nereye gittiğini sorarlarsa, onları bir daha göremeyeceğimizi ancak, onları sevmeye devam edebileceğimizi söyleyin. İstediğimiz zaman onlar hakkında konuşup, resim ve videolarına bakabileceğimizi ve onları düşünebileceğimizi de ekleyebiliriz. Genel olarak, ölüm kavramını anlatırken yapılan en temel hata, çocuklarımıza ölümü hastalanınca ya da yaşlanınca tüm canlılar ölür diye anlatmaktır. Bu durumda çocuk, hem kendi hem de sevdikleri her hastalandığında, “acaba ölecek mi / ölecek miyim?” diye kaygılanacak, yine aynı şekilde kendilerinin ve sevdiklerinin yaşlanmasından endişe duyacaktır. Özellikle küçük yaş grupları için, ölen canlıların gömülmesi fikri onlar için zorlayıcı olabilir. Bu sebeple, okul öncesi dönemde, mümkünse çocuklarımızı cenazeye götürmemek ve mezarlıkları da ölen sevdiklerimizi hatırlamak için isimlerini yazdığımız taşların olduğu yer olarak anlatabiliriz.
Son olarak, ölümü merak eden ve anlamlandırmaya çalışan çocuklarımızın, genel olarak asıl merak ettikleri şey anne/baba gibi temel bakım veren yakınlarının ölüp ölmeyeceği ve o durumda onlara ne olacağı, onlarla kimin ilgileneceği kaygısıdır. Onlara sakin bir şeklide, “ben senin yanındayım ve uzun yıllar da seninle yaşamayı planlıyorum” diyebiliriz.
#çocuklarımızaölümüanlatmak #anne #baba #çocuk #öğretmen #ölümhakkındakonuşmak